İlk hastaneler hemen hemen insanlık tarihi
kadar eskidir. Eski çağlarda batıl dinlerin tapınakları hastaneler olarak kabul
edilebilir. Hastalar tapınaklara gelirler ve geceyi burada toplu halde
geçirirler, bu şekilde ilahi kuvvetlerle yakın temas kurarak şifaya
kavuşacaklarına inanırlardı.
Ortaçağda
hastalık veya başka bir zor durum karşısında toplumun insanlara yardımcı olması
gerektiği düşüncesi Müslümanlarda oldukça yayılmıştı. Müslüman memleketlerinde
hastaneler, yöneticiler ve devlet memurları tarafından şehir merkezlerinde
kurulurdu. Dokuzuncu yüzyılda Halife Harun Reşid zamanında Bağdat’ta bir hastane yapılmıştı. Yüz yıl sonra Bağdat’ta bu
defa Halife el-Muktedir tarafından ikinci bir hastane açıldı. Yine Bağdat’ta
970’te açılan üçüncü bir hastanenin 25 doktoru vardı ve tıp öğrencileri
eğitimlerini burada yaparlardı.
Cumhuriyetin ilanından sonra, önceleri
umum müdürlük, daha sonra da bakanlık seviyesine çıkarılan sağlık teşkilatının
ana siyasetine daha çok koruyucu hekimliğe yönelen bir anlayış hakim oldu.
Hastanelerin yapım ve idaresi ise belediyenin, özel idareler ve vakıflar gibi
mahalli teşkilata bırakıldı. Sadece hastane tedavisini teşvik bakımından 1924
yılında alınan bir kararla, Ankara, İstanbul-Sivas, Trabzon, Erzurum ve
Diyarbakır illerinde birer örnek (numune) hastane yaptırıldı ve o ilin veya
yerin adı ile anılmak üzere numune hastaneleri hizmete açıldı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder